29 Eylül 2018 Cumartesi

Scrubs

Ben: Gelebildiğine sevindim. Dinle. Benim için yapman gereken bir şey daha var.
Dr. Cox: Sarhoş olmamı engelleyemezsin.
Ben: O gün kötü giden her şey için kendini affedeceksin.
Dr. Cox: Çok can sıkıcısın.
Ben: Öyleyim.
Dr. Cox: Şimdi, fotoğraf makinen nerede? Fotoğraf çekmeyecek misin?
JD: Neyin fotoğrafını?
Dr. Cox: Biliyorsun işte. Çikolata kaplı, ağlayan bebeklerin.Daha önce onu hiç görmemiş insanların,
oğluma mutlu yıllar şarkıları söylemesini. Biliyorsun işte, tüm olayı.
JD: Nerede olduğumuzu sanıyorsunuz?

1 Eylül 2018 Cumartesi

Jim Carrey (Ve Tabii Andy Kaufman)

“film bittiginde artik kim oldugumu bilmiyordum. siyasi durusumu unuttum. neleri sevip sevmedigimi unuttum. bir anda cok mutsuz oldum ve sorunlarima dondugumu fark ettim. kalp kirikligima geri donmustum. ve birden dusundum ki ‘andy’ken ne kadar da mutluydun. cunku kendinden kurtulmustun. jim carreylige ara vermistin.’ diger tarafta ne oldugunu bilmeden kapidan geciyorsun ve diger tarafta, her sey var. her sey iste. uzayda serbestce ucan, sacma sapan ulkelere, dinlere, bir seylere tutunmaya calisan bir aractan inmis olmanin rahatligi var...

bu seyleri cok soyut buluyorum. niye amerikaliyim? niye kanadaliyim? ne ki bu? anlami ne? birileri bir cizgi cekmis ve ‘burasi, budur.’ demis. ama biz cok daha fazlasiyiz. dogdugumuzda ailemiz oluyor, soyadimiz belli yani. sonra ebeveynlerimiz bir isim seciyor ve diyor ki ‘adin joel olsun. anlami yahweh’in muhtesemligi. ve ona yarasir bir hayatin olmali ve bizi kotu gostermeyecegin hususunda sana guveniyoruz. harvard’a gideceksin ve doktor olacaksin ve bu arada katoliksin ya da yahudisin veya her neysen osun.’ sanki her sey onunuze konan soyut yapilardan olusuyor ve sizi bir sekilde bir arada tutmalari gerekiyor. biraktim ben onlari. bir arada tutulmasam da olur. tipki andy gibi uzayda suzulmekten memnunum. yani iste gunesin etrafinda 10.000 km hizla donmekten, lavlarda yuzen tektonik levhalar ustunde dengede durmaktan. kiyametin gelisine ya da her ne olacaksa ona hazirim. sahaneyim. tum bunlar sahane. ruhani bir yolculugun icindeyiz, o kadar, ve hepimiz ayni yere gidecegiz. tabii oyle bir yer varsa...”

burdan sonrasinda jim olaydan kopup kendi icindeki soru isaretleriyle konusmaya basliyor :)

“belki de yoktur. bu kadarizdir; sonra bitiyordur. ben ve cay fincani, o kadarizdir. biz variz. evren biziz. bu guzel, sorun degil. evet. yani... evet baska be diyebilirim, bilmiyorum. evet, diyeceklerim bu kadar. tabii eger... acaba bunu baskalariyla da yapabilir miyim? birden bire isa olmaya karar versem ne olurdu acaba? vay be muhabbet epey boka sardi.”

****

jim carrey’in pek çok etkileyici monoloğu vardı ama beni özellikle babasından bahsettiği sahne çok etkiledi. şöyle ki kanada’da gayet başarılı, jim’in tabiriyle muhteşem bir saksafoncu olan babası ailesine bakabilmek için bu tutkularını kenara bırakıp muhasebecilik yapmaya başlamış. ve yine jim’in tabiriyle bulunduğu ortamın her zaman en komik adamı olan babası, bundan sonra yavaş yavaş mutsuz, hatta aksi bir adama dönüşmeye başlamış. herşeye rağmen 51 yaşında işini kaybetmiş, ailesine bakamaz hale gelmiş. ve jim de diyor ki “ailene bakmak için taviz vermek büyük bir şey. ama hem taviz verip hem de başarısız olmak çok acı. sevdiğin bir işte başarısız olmaktan bile daha kötü. öğrendim ki sevmediğin bir işte de başarısız olabiliyorsun. e bari sevdiğin bir şeyi yap.”


****

“... ve bir bakıma tüm bunları özümseyip, sonra kendi varsayımlarını yapıp, kararlarını verip içgüdülerine güvenmen gerek. o adamı tanıyorum. tanıyabileceğim kadar.

ama gerçek anlamda kimi tanıyabilirsin ki? tam önünde olsalar bile.”

***

""bir yere gitmeme gerek yok, bu artık beni büyülüyor: yok olmak.
aslında hasretini çektiğimiz şey kendi yokluğumuz."

"hiçbir şey istemiyorum en çılgın yanı da bu ve amerika gibi bir yerde çok garip kaçıyor hiç bir hırsımın olmaması. gerçekten yok. "

"mutlak kafa karışıklığının, mutlak hayal kırıklığının, tüm hayallerimin gerçek oluşunun ortasında bir yerlerde, orada herkesin sahip olmak istediği her şeyin elimde bulundurup, mutsuz olduğum o andayım"

"kararların seni tanımlıyor ama özgür iradeye de inanmıyorum."

"hiçbir şeyi özlemiyorum. "

"ve birden düşündüm ki andy'ken ne kadar da mutluydun. çünkü kendinden kurtulmuştun. jim carreyliğe ara vermiştin.
diğer tarafta ne olduğunu bilmeden kapıdan geçiyorsun ve diğer tarafta, her şey var. her şey işte.
uzayda serbestçe uçan; saçma sapan ülkelere, dinlere, bir şeylere tutunmaya çalışan bir araçtan inmiş olmanın rahatlığı var.
bu şeyleri çok soyut buluyorum. niye amarikalıyım, niye kanadalıyım? ne ki bu,anlamı ne? birileri bir çizgi çekmiş ve burası, budur demiş ama biz çok daha fazlasıyız."

" kıyametin gelişine ya da her ne olacaksa ona hazırım."

"ruhani bir yolculuğun içindeyiz o kadar. hepimiz aynı yere gideceğiz tabi öyle bir yer varsa. belki de yoktur, bu kadarızdır sonra bitiyordur. ben ve çay fincanı o kadarızdır. biz. evren biziz. bu güzel sorun değil."

Asfalt

Bilmem kaç sene oldu  Zaman geldi geçti  Beraber çokça geçtiğimiz o toprak yola  Asfalt bile döküldü  Kim bilir bu yeni yolda kaç kuş öldü ...