Kitabın
Adı: Bir Türkiye
Hayali
Yazar: Selçuk R. Şirin
Sayfa
Sayısı: 242
Yayınevi: Doğan Kitap
İlk
Basım: Şubat,
2017
KİTABIN
ÖZETİ
Yazar Selçuk R. Şirin, kitabının
önsözünde ülke hasreti çektiğini, sabah ilk işinin Türkiye’de olup bitenleri
öğrenmek olduğunu belirtmektedir. Yazar, bu kitabı yazma amacının ülkesine olan
borcunu ödemek olduğunu ve bu kitabı umut kıtlığı içindeki yoksul öğrencilere
hayaller kurduran köy öğretmenlerine adadığını ifade etmektedir.
Şirin’e göre bir toplumu ayakta
tutan temel faktör güvendir ancak Türkiye’de insanların birbirine güveni
yoktur. İnsanların birbirine güvenebilmesi için hukukun üstünlüğü sistemine
geçilmelidir. Böylece yeni girişimler ve fikirler ortaya çıkacaktır. Artık
ekonomik gelişim için “duble yollar” değil güven inşa edilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de yaşayan Suriyeli
mülteci çocukların büyük bir çoğunluğu okula gitmemektedir. Çeşitli travmalar
yaşamış bu çocuklar, iyi bir eğitim almazsa ileride Türkiye’deki toplumsal
huzuru tehdit edici sorunlar yaşanabilir.
Türkiye, sosyal medya sitelerini
en aktif kullanan ülkedir. Gelişmiş demokrasilerde ve basın özgürlüğü olan
ülkelerde sosyal medya kullanımının azaldığı bilinmektedir. Türkiye halkı
kendini özgürce ifade edebilmek için sosyal medyayı kullanmaya çalışmaktadır.
Şirin, örnek verdiği fare deneyiyle
ötekine karşılıksız yardımın biyolojik bir temelinin olduğunu açıklamaktadır. Dinsel,
ırksal, siyasal ayrımlarla başkasının acısını görmezden gelmek toplumsal huzura
vurulacak olan bir darbedir. Yazara göre ahlaksızlık ve merhametsizlik
toplumsal bir sistem meselesidir. Eğitim ve hukuk sistemlerinde yapılacak
reformlarla yaşama etiği yeniden inşa edilerek ahlaksızlık girdabından
çıkılabilir.
OECD’nin Eğitime Bakış Raporu’na
göre, Türkiye bütçeden eğitime ayrılan payı artırsa da öğrenci başı düşen harcamada
son sıradaki yerini korumaktadır. Kaynak artışına, okul binalarının
iyileştirilmesine ve sınıf mevcutlarının azaltılmasına rağmen dünya ile
aramızdaki fark açılmaktadır. Eğitimde başarıyı belirleyen temel girdi öğretmen
kalitesidir. Türkiye, en genç öğretmen kadrolarından birine sahip olma
avantajını ciddi reformlar gerçekleştirirken kullanabilir. Türkiye’de
öğrencilere dünya ile rekabet edecekleri temel becerileri (fen, matematik ve
okuma) kazandıramayan, ekonomik kalkınmaya yardımcı olmayan bir eğitim sistemi
vardır. İdeolojik gözlüklerle değil, toplumsal uzlaşı ile veriye dayalı bir
reform programı üzerinde çalışılmalıdır. Türkiye’deki yetişkinlerin yarısı
okuduğunu tam olarak anlamamakta ve basit işlemler yapmakta sorun yaşamaktadır.
OECD verilerine göre Türkiye’de; eğitim seviyesi çok düşük, kadınların eğitime
katılımı çok düşük, beceri sahibi olmakla işgücüne katılım bağlantısız, ayni
beceriye sahip insanların aldıkları ücretlerin farkı ise yüksektir. Ayrıca diğer
OECD ülkelerinden farklı olarak Türkiye’de beceri seviyesi arttıkça istihdama katılım
artmamaktadır. 15 Temmuz olaylarında ortaya çıktığı gibi istihdamlar beceriler
yerine grupsal aidiyet ve torpille gerçekleşmektedir.
Merkezi otoritenin ve eğitim
bakanının eğitimde mutlak egemen olduğu Türkiye’de son 20 yılda 10 eğitim
bakanı değişmiştir. Türkiye’de her gelen bakan ayrı bir reform başlatmaktadır. Başarılı
ülkelerde ise eğitim sistemiyle ilgili tüm kararlar yerel şekilde, öğretmenler
ve veliler tarafından alınmaktadır. Şirin, eğitimdeki bu istikrarsızlığı
gidermek için milletin her kesiminin görüşünü yansıtan bir şura yapılarak yol
haritası oluşturulmasını önermektedir.
PISA sonuçlarının Türkiye’de
eskiye kıyasla oldukça ilgi çekmesi ilerisi için umut vericidir. Türkiye, genç
nüfusuna katma değeri yüksek olan bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik
gibi beceriler kazandıramadığından milli gelirini yükseltememektedir. Uluslararası
testlerin sonuçlarına bakılarak Türkiye’de öğrencilerin aslında öğrenme
istekleri olduğu, bunun avantaja çevrilmesi gerektiği görülebilir. Türkiye
yeterli eğitim araçlarına sahip olma konusunda dünyada sondan ikinci sıradır.
Okullarda ve evlerde kütüphane ile zengin eğitim kaynaklarının olmaması kaygı
vericidir. Türkiye’nin öğrenci pazarında son yıllardaki başarısının nedenleri
yapısal reforma gidilerek adil rekabet ve teşvik sistemi yaratılmasıdır. Doğru değişikliklerin
olumlu sonuçlarının hemen görülmesi ilerisi için umut vericidir.
Şirin, eğitimde bir reformun
başarılı olması için gereken kuralları anlatmaktadır. İlk kural, ciddi bir
kamusal tartışma olması yani öğrenci, öğretmen, veli, mezunlar ve vakıflar gibi
okullarla ilgili olan herkesin görüşünün alınmasıdır. İkinci kural ise,
“Çalışıyorsa bozma!” kuralıdır. Zaten iyi bir şeyi değiştirip nasıl sonuç
vereceği kestirilemeyen reformlar yapılması gereksiz bir risktir.
En fazla ödev veren ülke olan
Türkiye’de ödev verdikçe başarının azaldığı belirtilmektedir. Bu durum
Türkiye’deki ödevlerin proje bazlı değil tekrara dayalı olmasının bir
sonucudur. Ödevlerin araştırma yapma, bilgiye ulaşma, analiz-sentez yapma ve
makale yazma yeteneği kazandıracak şekilde düzenlenmesi, ödevlerde orijinallik
aranması, öğrencilerin ödevlerle bunaltılmaması gerekmektedir.
Şirin, ebeveynlere çocuklarının zekâ
gelişimi için onlara doğduğu günden itibaren kitap okunmasını önermektedir. Yazar,
zekâyı doğuştan gelen bir yetenek olarak değil de okul öncesi dönemde kazanılan
kelime haznesiyle açıklamaktadır. Farklı sosyoekonomik seviyelerden ailelerin
çocukları benzer potansiyellerle hayata başlar. Ancak belli bir süre sonra kişiler
arasındaki kelime haznesi farkı açılır. Aradaki farkı kapatmak için okul öncesi
programlara ihtiyaç duyulmaktadır. Eğitimde geri dönüşü en yüksek yatırım okul
öncesi eğitimdir. Türkiye, okul öncesi eğitime katılım oranlarında AB ülkeleri
arasında sonuncudur. Yazar, okul öncesi eğitimde yapılması gerekenleri “konuş,
oyna, gez” olarak özetlemektedir. Kaliteli bir okul öncesi eğitim için etkileşimli
(diyalog) okumanın önemli olduğu görülmektedir. Yüksek zekâya sahip genç
nesiller için doğum öncesinden başlayarak balık yağı yani omega-3’ün büyük
etkisinin olduğu da görülmektedir.
Yazar, bazı fikirlerin neden daha
çok tuttuğunu Trump’ın ABD başkanı seçilmesi, Sanders’in demokrat partideki
yükselişi ve Brexit üzerinden yorumlamaktadır. Şirin, tutan fikirlerin basit,
şaşırtıcı, somut, inandırıcı, duygusal ve akılda kalıcı şekilde tasarlandığını
belirtmektedir. Çağımızda fikirlerin doğru ya da yanlış olmasından çok sunuluşu
önemlidir. Oxford’un yılın kelimesi olarak seçtiği “post truth/hakikat sonrası”
kelimesini vurgulayan Şirin, gerçeğin artık cazip olmadığını, yalan haberlerin
internette daha hızlı yayıldığını ABD seçimlerinden örneklerle açıklamaktadır.
Milli gelirin işaret ettiği
ekonomideki duraklamayı tarım, turizm, inşaatla uzun vadeli olarak düzeltmek
mümkün değildir. Temel özgürlüklerde, hukuk sisteminde ve eğitimde yapılacak
reformlarla katma değeri yüksek ekonomiye geçilebilir. Böylece adil rekabetle
uzun soluklu ekonomik büyümeye gidilebilir. Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ndeki
yeri itibariyle yabancı yatırımcıyı kaçırmaktadır. Bir araştırmaya göre,
Türkiye’deki insanların %80’i girişim yapmayı hayal bile etmemektedir. Türkiye’nin
ekonomide rekabet edebilmesi için gerekli olan problem çözme, yaratıcılık, kamu
yönetimi, başkalarını koordine etme, duygusal zekâ, muhakeme, zihinsel esneklik,
hayal kurma, eleştirel düşünme, itiraz etme konularında geride olduğu da
görüldüğünden bu konular başta eğitim sistemi olmak üzere her alanda teşvik edilmelidir.
Teknik ve temel bilimler öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, bu
öğrencilerin çoğunluğu patent alma usulleri ve inovasyon hakkında yeterli
bilgiye sahip değildir. Türkiye’de öğrenciler yetersiz bilgiye sahip
olduklarının farkında değildir ve yeni bir fikri hayata geçirmek noktasında çok
basit nedenlerle daha yola çıkmadan pes etmektedir. Hal böyle olunca bu
topraklardan icat çıkmamaktadır. Dünya Ekonomik Formu’nun yapıldığı Davos’ta
yeni ekonominin adı 4. Sanayi Devrimi olarak belirlenmiştir. Bu yeni ekonomi,
fiziki, dijital ve biyolojik dünyaların arasındaki duvarları ortadan kaldıracaktır.
Bu ekonomide adil rekabet önemlidir. Çünkü bu yarışa katılanların torpille
değil hakkıyla seçilmesi, temel becerilere sahip yurttaşlar olması, özgür
düşünce ortamında yetişmesi gereklidir. Yazar, eski devrimlere Türkiye’nin geç
kaldığını ama bu yeni devrime hazırlandığı takdirde başarılı olabileceğini
belirtmektedir. Türkiye’de yaşayan her üç gençten ve her iki genç kadından
birinin eğitim ve istihdamdan uzak tutulduğu vurgulanmaktadır. Genç kızların
okul terk sorununa acil bir çözüm bulunmalıdır. Artık doğal kaynakları kullanarak
kalkınma bitmiştir. Arap ülkeleri, doğal kaynaklara sahip olmalarına rağmen
yavaş kalkınma ve totaliter rejim sıkıntısı çekmektedir. Literatürde buna
“kaynak belası” denmektedir. Çağımızda adil rekabet ve özgür girişimlere, akıl
ve yaratıcılık katılması gerektiği belirtilmektedir. Şirin, katma değeri yüksek
ekonomi yaratmanın sadece teknoloji ile olmadığını, bu konuda düş gücü, sanat
ve tasarımın da önemli olduğunu açıklamaktadır.
Yazar, “hayatı bulduğu gibi
bırakmayanlar” tanımıyla, tahayyül eden, yaratıcı, itiraz eden, yeni şeyler
ortaya koyan, inovasyonlar yapan, kişi ve oluşumları anlatmaktadır. Bu bağlamda
Angry Birds oyunu yaratıcılarının ve Abraham Lincoln’un onlarca
başarısızlıklarının ardından gelen başarıları örnek verilmektedir. Ayrıca Ali
İsmail Korkmaz Vakfı’nın verdiği öğrenci bursları, yalan haberleri ortaya
çıkaran Doğruluk Payı isimli internet sitesi, SosyalBen Derneği ile
dezavantajlı çocukların sosyal becerilerini geliştirme amacını taşıyan projenin
kurucusu olan Ece Taşkın da bu örnekler arasındadır.
Şirin, dâhi olmanın formülünü zekâdan
ziyade emek yani öğrenme ile açıklamaktadır. Ona göre tahayyül, durum tespiti,
sürekli geri besleme ve pratik, performans artırmanın dört koşuludur. Ayrıca
yazar, “İtiraz Et, Hayal Kur, İlerle!” isimli TED konuşmasına da kitabında yer
vermektedir.
Reformların nüfus, kültür,
genetik özellikler nedeniyle gerçekleşmediği gerekçesine yazar katılmadığını
belirtmiştir. Türkiye, 2040’ta güçlü bir devlet olmak istiyorsa bahanelere
sığınmadan eğitimde reformlar yapmalıdır.
Şirin, sonsöz olarak doğduğu köye
ziyarete gittiğini, artık okulun kapandığını, köyde öğretmen olmadığını ve bir
köy olarak gerçek yoksulluğun öğretmensiz kalmak olduğunu belirtmektedir.
Yazar, geri geleceğini bilerek köyünden New York uçağına yetişmek için
ayrıldığını bildirerek sözlerini noktalamaktadır.
Egitim icin çabalayan her kişı benim gözumde kahramandir.
YanıtlaSil👏🏼
Sil👏🏼
YanıtlaSil