27 Ocak 2018 Cumartesi

“Bir Türkiye Hayali” Adlı Kitabın İncelemesi

KİTABIN KÜNYESİ
Kitabın Adı: Bir Türkiye Hayali
Yazar: Selçuk R. Şirin
Sayfa Sayısı: 242
Yayınevi: Doğan Kitap
İlk Basım: Şubat, 2017

KİTABIN ÖZETİ
Yazar Selçuk R. Şirin, kitabının önsözünde ülke hasreti çektiğini, sabah ilk işinin Türkiye’de olup bitenleri öğrenmek olduğunu belirtmektedir. Yazar, bu kitabı yazma amacının ülkesine olan borcunu ödemek olduğunu ve bu kitabı umut kıtlığı içindeki yoksul öğrencilere hayaller kurduran köy öğretmenlerine adadığını ifade etmektedir.
Şirin’e göre bir toplumu ayakta tutan temel faktör güvendir ancak Türkiye’de insanların birbirine güveni yoktur. İnsanların birbirine güvenebilmesi için hukukun üstünlüğü sistemine geçilmelidir. Böylece yeni girişimler ve fikirler ortaya çıkacaktır. Artık ekonomik gelişim için “duble yollar” değil güven inşa edilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteci çocukların büyük bir çoğunluğu okula gitmemektedir. Çeşitli travmalar yaşamış bu çocuklar, iyi bir eğitim almazsa ileride Türkiye’deki toplumsal huzuru tehdit edici sorunlar yaşanabilir.
Türkiye, sosyal medya sitelerini en aktif kullanan ülkedir. Gelişmiş demokrasilerde ve basın özgürlüğü olan ülkelerde sosyal medya kullanımının azaldığı bilinmektedir. Türkiye halkı kendini özgürce ifade edebilmek için sosyal medyayı kullanmaya çalışmaktadır.
Şirin, örnek verdiği fare deneyiyle ötekine karşılıksız yardımın biyolojik bir temelinin olduğunu açıklamaktadır. Dinsel, ırksal, siyasal ayrımlarla başkasının acısını görmezden gelmek toplumsal huzura vurulacak olan bir darbedir. Yazara göre ahlaksızlık ve merhametsizlik toplumsal bir sistem meselesidir. Eğitim ve hukuk sistemlerinde yapılacak reformlarla yaşama etiği yeniden inşa edilerek ahlaksızlık girdabından çıkılabilir.
OECD’nin Eğitime Bakış Raporu’na göre, Türkiye bütçeden eğitime ayrılan payı artırsa da öğrenci başı düşen harcamada son sıradaki yerini korumaktadır. Kaynak artışına, okul binalarının iyileştirilmesine ve sınıf mevcutlarının azaltılmasına rağmen dünya ile aramızdaki fark açılmaktadır. Eğitimde başarıyı belirleyen temel girdi öğretmen kalitesidir. Türkiye, en genç öğretmen kadrolarından birine sahip olma avantajını ciddi reformlar gerçekleştirirken kullanabilir. Türkiye’de öğrencilere dünya ile rekabet edecekleri temel becerileri (fen, matematik ve okuma) kazandıramayan, ekonomik kalkınmaya yardımcı olmayan bir eğitim sistemi vardır. İdeolojik gözlüklerle değil, toplumsal uzlaşı ile veriye dayalı bir reform programı üzerinde çalışılmalıdır. Türkiye’deki yetişkinlerin yarısı okuduğunu tam olarak anlamamakta ve basit işlemler yapmakta sorun yaşamaktadır. OECD verilerine göre Türkiye’de; eğitim seviyesi çok düşük, kadınların eğitime katılımı çok düşük, beceri sahibi olmakla işgücüne katılım bağlantısız, ayni beceriye sahip insanların aldıkları ücretlerin farkı ise yüksektir. Ayrıca diğer OECD ülkelerinden farklı olarak Türkiye’de beceri seviyesi arttıkça istihdama katılım artmamaktadır. 15 Temmuz olaylarında ortaya çıktığı gibi istihdamlar beceriler yerine grupsal aidiyet ve torpille gerçekleşmektedir.
Merkezi otoritenin ve eğitim bakanının eğitimde mutlak egemen olduğu Türkiye’de son 20 yılda 10 eğitim bakanı değişmiştir. Türkiye’de her gelen bakan ayrı bir reform başlatmaktadır. Başarılı ülkelerde ise eğitim sistemiyle ilgili tüm kararlar yerel şekilde, öğretmenler ve veliler tarafından alınmaktadır. Şirin, eğitimdeki bu istikrarsızlığı gidermek için milletin her kesiminin görüşünü yansıtan bir şura yapılarak yol haritası oluşturulmasını önermektedir.
PISA sonuçlarının Türkiye’de eskiye kıyasla oldukça ilgi çekmesi ilerisi için umut vericidir. Türkiye, genç nüfusuna katma değeri yüksek olan bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik gibi beceriler kazandıramadığından milli gelirini yükseltememektedir. Uluslararası testlerin sonuçlarına bakılarak Türkiye’de öğrencilerin aslında öğrenme istekleri olduğu, bunun avantaja çevrilmesi gerektiği görülebilir. Türkiye yeterli eğitim araçlarına sahip olma konusunda dünyada sondan ikinci sıradır. Okullarda ve evlerde kütüphane ile zengin eğitim kaynaklarının olmaması kaygı vericidir. Türkiye’nin öğrenci pazarında son yıllardaki başarısının nedenleri yapısal reforma gidilerek adil rekabet ve teşvik sistemi yaratılmasıdır. Doğru değişikliklerin olumlu sonuçlarının hemen görülmesi ilerisi için umut vericidir.
Şirin, eğitimde bir reformun başarılı olması için gereken kuralları anlatmaktadır. İlk kural, ciddi bir kamusal tartışma olması yani öğrenci, öğretmen, veli, mezunlar ve vakıflar gibi okullarla ilgili olan herkesin görüşünün alınmasıdır. İkinci kural ise, “Çalışıyorsa bozma!” kuralıdır. Zaten iyi bir şeyi değiştirip nasıl sonuç vereceği kestirilemeyen reformlar yapılması gereksiz bir risktir.
En fazla ödev veren ülke olan Türkiye’de ödev verdikçe başarının azaldığı belirtilmektedir. Bu durum Türkiye’deki ödevlerin proje bazlı değil tekrara dayalı olmasının bir sonucudur. Ödevlerin araştırma yapma, bilgiye ulaşma, analiz-sentez yapma ve makale yazma yeteneği kazandıracak şekilde düzenlenmesi, ödevlerde orijinallik aranması, öğrencilerin ödevlerle bunaltılmaması gerekmektedir.
Şirin, ebeveynlere çocuklarının zekâ gelişimi için onlara doğduğu günden itibaren kitap okunmasını önermektedir. Yazar, zekâyı doğuştan gelen bir yetenek olarak değil de okul öncesi dönemde kazanılan kelime haznesiyle açıklamaktadır. Farklı sosyoekonomik seviyelerden ailelerin çocukları benzer potansiyellerle hayata başlar. Ancak belli bir süre sonra kişiler arasındaki kelime haznesi farkı açılır. Aradaki farkı kapatmak için okul öncesi programlara ihtiyaç duyulmaktadır. Eğitimde geri dönüşü en yüksek yatırım okul öncesi eğitimdir. Türkiye, okul öncesi eğitime katılım oranlarında AB ülkeleri arasında sonuncudur. Yazar, okul öncesi eğitimde yapılması gerekenleri “konuş, oyna, gez” olarak özetlemektedir. Kaliteli bir okul öncesi eğitim için etkileşimli (diyalog) okumanın önemli olduğu görülmektedir. Yüksek zekâya sahip genç nesiller için doğum öncesinden başlayarak balık yağı yani omega-3’ün büyük etkisinin olduğu da görülmektedir.
Yazar, bazı fikirlerin neden daha çok tuttuğunu Trump’ın ABD başkanı seçilmesi, Sanders’in demokrat partideki yükselişi ve Brexit üzerinden yorumlamaktadır. Şirin, tutan fikirlerin basit, şaşırtıcı, somut, inandırıcı, duygusal ve akılda kalıcı şekilde tasarlandığını belirtmektedir. Çağımızda fikirlerin doğru ya da yanlış olmasından çok sunuluşu önemlidir. Oxford’un yılın kelimesi olarak seçtiği “post truth/hakikat sonrası” kelimesini vurgulayan Şirin, gerçeğin artık cazip olmadığını, yalan haberlerin internette daha hızlı yayıldığını ABD seçimlerinden örneklerle açıklamaktadır.
Milli gelirin işaret ettiği ekonomideki duraklamayı tarım, turizm, inşaatla uzun vadeli olarak düzeltmek mümkün değildir. Temel özgürlüklerde, hukuk sisteminde ve eğitimde yapılacak reformlarla katma değeri yüksek ekonomiye geçilebilir. Böylece adil rekabetle uzun soluklu ekonomik büyümeye gidilebilir. Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ndeki yeri itibariyle yabancı yatırımcıyı kaçırmaktadır. Bir araştırmaya göre, Türkiye’deki insanların %80’i girişim yapmayı hayal bile etmemektedir. Türkiye’nin ekonomide rekabet edebilmesi için gerekli olan problem çözme, yaratıcılık, kamu yönetimi, başkalarını koordine etme, duygusal zekâ, muhakeme, zihinsel esneklik, hayal kurma, eleştirel düşünme, itiraz etme konularında geride olduğu da görüldüğünden bu konular başta eğitim sistemi olmak üzere her alanda teşvik edilmelidir. Teknik ve temel bilimler öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, bu öğrencilerin çoğunluğu patent alma usulleri ve inovasyon hakkında yeterli bilgiye sahip değildir. Türkiye’de öğrenciler yetersiz bilgiye sahip olduklarının farkında değildir ve yeni bir fikri hayata geçirmek noktasında çok basit nedenlerle daha yola çıkmadan pes etmektedir. Hal böyle olunca bu topraklardan icat çıkmamaktadır. Dünya Ekonomik Formu’nun yapıldığı Davos’ta yeni ekonominin adı 4. Sanayi Devrimi olarak belirlenmiştir. Bu yeni ekonomi, fiziki, dijital ve biyolojik dünyaların arasındaki duvarları ortadan kaldıracaktır. Bu ekonomide adil rekabet önemlidir. Çünkü bu yarışa katılanların torpille değil hakkıyla seçilmesi, temel becerilere sahip yurttaşlar olması, özgür düşünce ortamında yetişmesi gereklidir. Yazar, eski devrimlere Türkiye’nin geç kaldığını ama bu yeni devrime hazırlandığı takdirde başarılı olabileceğini belirtmektedir. Türkiye’de yaşayan her üç gençten ve her iki genç kadından birinin eğitim ve istihdamdan uzak tutulduğu vurgulanmaktadır. Genç kızların okul terk sorununa acil bir çözüm bulunmalıdır. Artık doğal kaynakları kullanarak kalkınma bitmiştir. Arap ülkeleri, doğal kaynaklara sahip olmalarına rağmen yavaş kalkınma ve totaliter rejim sıkıntısı çekmektedir. Literatürde buna “kaynak belası” denmektedir. Çağımızda adil rekabet ve özgür girişimlere, akıl ve yaratıcılık katılması gerektiği belirtilmektedir. Şirin, katma değeri yüksek ekonomi yaratmanın sadece teknoloji ile olmadığını, bu konuda düş gücü, sanat ve tasarımın da önemli olduğunu açıklamaktadır.
Yazar, “hayatı bulduğu gibi bırakmayanlar” tanımıyla, tahayyül eden, yaratıcı, itiraz eden, yeni şeyler ortaya koyan, inovasyonlar yapan, kişi ve oluşumları anlatmaktadır. Bu bağlamda Angry Birds oyunu yaratıcılarının ve Abraham Lincoln’un onlarca başarısızlıklarının ardından gelen başarıları örnek verilmektedir. Ayrıca Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nın verdiği öğrenci bursları, yalan haberleri ortaya çıkaran Doğruluk Payı isimli internet sitesi, SosyalBen Derneği ile dezavantajlı çocukların sosyal becerilerini geliştirme amacını taşıyan projenin kurucusu olan Ece Taşkın da bu örnekler arasındadır.
Şirin, dâhi olmanın formülünü zekâdan ziyade emek yani öğrenme ile açıklamaktadır. Ona göre tahayyül, durum tespiti, sürekli geri besleme ve pratik, performans artırmanın dört koşuludur. Ayrıca yazar, “İtiraz Et, Hayal Kur, İlerle!” isimli TED konuşmasına da kitabında yer vermektedir.
Reformların nüfus, kültür, genetik özellikler nedeniyle gerçekleşmediği gerekçesine yazar katılmadığını belirtmiştir. Türkiye, 2040’ta güçlü bir devlet olmak istiyorsa bahanelere sığınmadan eğitimde reformlar yapmalıdır.
Şirin, sonsöz olarak doğduğu köye ziyarete gittiğini, artık okulun kapandığını, köyde öğretmen olmadığını ve bir köy olarak gerçek yoksulluğun öğretmensiz kalmak olduğunu belirtmektedir. Yazar, geri geleceğini bilerek köyünden New York uçağına yetişmek için ayrıldığını bildirerek sözlerini noktalamaktadır.

3 yorum:

Asfalt

Bilmem kaç sene oldu  Zaman geldi geçti  Beraber çokça geçtiğimiz o toprak yola  Asfalt bile döküldü  Kim bilir bu yeni yolda kaç kuş öldü ...