27 Ocak 2018 Cumartesi

İki Dil Bir Bavul (2008) Filmi

İki Dil Bir Bavul (2008) Filmi
Film kamyon arkasında yolda giden bavulla başlar. Bavulun yakın çekimde yolun arkadan akması bize eğitimin bir yolculuk olduğunu ve gidilmesi gereken yollar olduğunu, köyde umutlar olduğunu anlatır diyebiliriz. Filmdeki bavul imgelemi, aslında bize içinde farklı diller, kültürler olan eğitim sistemini hatta Türkiye’yi anlatır şeklinde yorum yapılabilir. Filmin adından da anlayabileceğimiz gibi bir bavulun içinde iki dil vardır. Bu durum bazen bir ağırlık, zorluk görülebilir bazen de kültürel çeşitlilik, özgünlük olarak görülebilir. Bavul simgesi ayni zamanda iki dil arasında sıkışan bir eğitim sistemini anlatır diyebiliriz.
Köy (Şanlıurfa/Siverek) halkı, öğretmeni güler yüzle karşılar. Genç öğretmen, lojmanına yerleşir. Lojmanın ve köy ilkokulunun durumu pekiyi değildir. Köydeki su sorunu da onu hayal kırıklığa uğratır. Genç öğretmen, batıda, apartman hayatında büyümüştür. Kırsala alışmakta zorluk çekmektedir. Okulun ilk günü öğrenciler okula gelmemiştir. Genç öğretmen ve ona yardım eden bir çocuk ev ev gezerek, öğrencilerini okula çekmeye çalışır, öğrencilerin okulun ilk günü neden okula gelmediklerini araştırır. Nitekim öğrencileri okula çekmekte başarılı olur, öğrenciler okula gelir. Sınıf birleştirilmiş sınıftır yani birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci sınıf öğrencileri tek sınıfta, tek öğretmenden eğitim almaktadır. Bu da sınıftaki eğitim için zorluklara neden olmaktadır. Genç adamın da ilk öğretmenlik deneyimidir. Türkçe bilen birinci sınıf öğrencisi sayısı yok denecek kadar azdır. Öğretmen, sınıf kurallarını oluşturur ve sınıfta Kürtçe konuşulmasını yasaklar.
Öğretmen öğrencisine annesinin adını sorar. Kız, annesinin adının söyleyince öğretmen, “O ne ya?” şeklinde tepki verir. Öğretmen çoğu zaman öğrencilerine “Lan!” şeklinde hitap eder. Bu hitap ve tepkilerin çok da hoş olmadığını düşünüyorum. Belgeselde doğallık oluşturmak için bu tepki ve sözlerin kullanıldığını ve değiştirilmediğini de düşünüyorum.
Genç öğretmenin su sorunu köy halkının da yardımıyla çözülür. Genç öğretmen, öğrenciler ve köy halkı birbirlerine alışmaya başlar. Türkçe bilen birinci sınıf öğrencisi sayısı yok denecek kadar azdır. Bu yüzden öğretmen ilk olarak öğrencilerine okuma yazma öğretmeden önce Türkçe konuşmayı öğretmeyi hedeflediğini ifade eder. Matematik ve hayat bilgisi derslerini de gelecek seneye bırakacağını söyleyerek önceliğinin birinci sınıf öğrencilerine Türkçe okuma, yazma ve konuşma öğretmek olduğunu belirtir. Öğretmenlerin görevleri arasında öğrencilere kalem tutmayı, oturup kalkmayı, tuvalete gitmek için nasıl izin isteneceğini öğretmek gibi görevleri olduğunu bu film bize gösterir.
Öğretmen veli toplantısı düzenler ve ailelerin bu toplantılara katılımı iyidir. Öğretmen veli toplantısında okula kalem ve defter getirmeyen öğrenciler olduğunu ifade eder. Ailelerden evde de Türkçe konuşulması ve ödevlerin yapılması konusunda yardım ve destek ister. Öğretmen, öğrencisine kalem açacağı verince, öğrencisi eve gidince bunu sevinçle evdekilere anlatır. Bu belki de hayatındaki en anlamlı hediyelerden biri olacaktır. Genç öğretmen, film boyunca annesi ile telefon görüşmeleri yapar. Bu görüşmeler, bize öğretmenin de bir insan olduğunu, farklı sıkıntılarının olduğunu, ayrı bir yaşamı olduğunu ve bir ailesi olduğunu hissettirir. Öğretmenin annesi ile yaptığı telefon görüşmelerinde aslında öğretmenin seyirci ile konuştuğu ve romanlardaki gibi anlatıcı konumumda olduğu söylenebilir. Öğretmen, velisine ziyarete gider. Veli, yıllar önce batıdaki şehirlerden birinde başına gelen bir olayı anlatır. Bu veli, bir iş görüşmesinde bir forum doldurur, iki dil bildiğini yazar. Görevliler hangi yabancı dili bildiğini sorduğunda veli anadilinin Kürkçe, yabancı dilinin ise Türkçe olduğunu söyler. Görevliler bu durumla alay eder ve Türkçe’nin anadili olduğunu veliye söyler. Veli öğretmene ben Türkçe’yi, Kürtçe öğrendikten yıllar sonra 15 senede öğrendiğini anlatır. Velinin görevliler tarafından haklı olduğu halde alay edilmesi durumun ironikliğini ve trajikomikliğini ortaya koyar. Filmdeki Zülküf isimli çocuk da ismini öğretmeninin tüm düzeltmelerine rağmen “Zilkif” şeklinde telaffuz eder. Bu ayrıntı bizlere öğrencin ilk öğrendiği şeyin değişmesinin ne kadar zor olduğunu gösterir. Filmdeki Zülküf ve Rojda ismindeki öğrenciler 6-7 yaşına kadar hiç konuşmadıkları bir dili okuma yazma öğrenme konusunda oldukça zorluk yaşamaktadırlar.
Öğretmenin kendi kişisel yaşamını devam ettirmesi için yapması gereken sorumluluklar da vardır. Örneğin ev işleri, ev temizliği ve yemek yapma gibi belki de daha önce hiç yapmadığı işlerin de üstesinden gelmek zorundadır. Aslında öğretmen bir bakıma bu köyde yeni koşullara adapte olması gereken bir öğrencidir. Okula küçük kardeşine bakmak için gelmeyen öğrencisini bulmak amacıyla öğretmen öğrencinin evine gider. Okuma yazmayı öğrenmesi için okula sürekli gelmesi konusunda bu öğrencisini ikna eder. Bu öğrencinin küçük kardeşine bakmak için okula gelememesi bölge öğrencisinin dil dezavantajı yanında farklı sorumlulukları olduğunu da gözler önüne serer.
Öğretmenin psikologluk, dedektiflik, hekimlik gibi yan görevleri olduğu seyirciye bu tarz olaylarla sezdirilir. Karne günü gelir, öğretmen karne konuşması yaptıktan sonra öğrencilerine karnelerini dağıtır. Her öğrenciyle tek tek ilgilenerek onlarla yaz tatilleri konusunda konuşur. Öğretmen yaz bitince köye geri döneceğini söyler ve onlarla vedalaşır. Öğrenciler, öğretmen lojmanının önünde bavullarını arabaya taşıyan öğretmenlerini uğurlarlar. Film öğrencilerin gölde yüzmeleri ile sona erer. Öğrencilerin çıplak şekilde yüzmesi aldıkları eğitimi yaz tatilinde üstlerinden çıkarmaları yine bildikleri dilde yaşayacakları, okuldaki eğitimin çok kalıcı olamadığı şeklinde yorumlanabilir.

FİLMİN  DEĞERLENDİRİLMESİ:
Filmdeki öğretmeni yetiştiren kurumların aslında öğretmene bu durumla başa çıkması için gereken eğitimi vermediğini söyleyebiliriz. Ayrıca bu eğitim sisteminin yani 7 yaşına kadar hiç konuşmadıkları bir dili öğrencilere okutma yazdırma hedefinin ne kadar trajik bir hedef olduğunu ifade edebiliriz. Bu sürecin hem öğretmen hem de öğrenci açısından çok zor bir süreç olduğunu görüyoruz. Eğitimde bölgesel koşullara adapte olabilmek oldukça önemlidir. Öğretmen yetiştiren kurumlar ve eğitim programını oluşturan eğitimciler bu bölgesel farklılıklara daha çok dikkat edip eğitim programlarını bu şekilde düzenlemelidirler. Tabii bunun için de siyasi mekanizmanın ve devletlerin bir eğitim politikasının olması önemlidir. Filmin en acıklı sahnelerinden biri de öğrenci ve öğretmenin bir türlü iletişim kuramadığı sahnedir. Öğrenci öğretmenine saygıyla ama anlamsız bir ifadeyle bakmaktadır. Filmdeki öğretmen bu konuyla ilgili bir araştırma ya da bir denetmene, meslektaşına danışma yapabilir miydi diye sorabiliriz. Eğitimde bölgeselliğe ve fırsat eşitliğine önem vermeliyiz.

FİLMİN YAPIMI İLE İLGİLİ ÖNEMLİ NOTLAR:
Film gerçek hikâyelere dayanmakta olup filmin çekim süreci ekonomik açıdan hayli zorlu şekilde geçmiştir. Filmin yönetmenleri belgeselde oynaması için öğretmen aramış ve onlarca öğretmen tarafından reddedilmiştir. Yönetmenler tesadüf eseri filmde oynayacak öğretmeni bulma anını: “Emre Öğretmen, öğretmenevinin bahçesinde kafasını ellerinin arasına almış, kara kara düşünüyordu. 'Benim burada ne işim var.' der gibi.” şeklinde ifade etmektedir.  Aslında Emre Öğretmen, o an köyün yerini haritadan bulamadığı için köye gidememiş ve çaresizce bahçede oturuyordu.  Emre öğretmen ile konuşan yönetmenler, tamam cevabını alınca aradıkları öğretmeni bulmuş oldular.
Ayrıca filmde, Türkçe bilmeyen çocuklar tercih edilmiştir. Öğretmen film teklifini kabul etmesinin nedenleri olarak köydeki yalnızlıktan kurtulmayı ve insanlara bu zor durumu göstermek olduğu belirtiyor. Emre Öğretmen, röportajında tıpkı filmdeki okulun ilk günü hiçbir öğrencinin okula gelmediğini belirtmektedir.  Öğretmen, su ve elektrik sorunu olan köye apartmanlardan gelen biri olarak yaşadığı hayal kırıklığını gizlemiyor. Öğretmen, ağır koşullarının kendisi yıprattığını yaşlandırdığını belirtiyor. Ama her şeye rağmen öğrencileri okuma ve yazmayı öğrenince aldığı hazzın yerini hiçbir şeyin tutamayacağından bahsediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Asfalt

Bilmem kaç sene oldu  Zaman geldi geçti  Beraber çokça geçtiğimiz o toprak yola  Asfalt bile döküldü  Kim bilir bu yeni yolda kaç kuş öldü ...