Mucize (2015) Filmi
Mahir, İzmir’de
yaşayan, evli ve çocuklu bir öğretmendir. Mahir Öğretmen, doğu illerinden
birindeki dağ köyüne tayinin çıktığını öğrenir. Karısı bu yere gitmesine karşı
çıksa da, Mahir Öğretmen bu yere gitmek zorunda olduğunu karısına anlatır. Eşi,
Mahir’in gitmesini kabul etse de çocukları için kendisinin İzmir’de kalması
gerektiğini söyler. Mahir Öğretmen’i terminalde eşi, akrabaları ve çocukları
uğurlar.
Mahir,
son duraktan indiğinde devletin yolu bu kadar yaptığını bundan ilerisini köye
gitmek için yaya olarak yürümesi gerektiğini öğrenir. Köye varmak için dağları,
gölleri aşar ve çok zorlu bir yolculuk yaparak hedefine ulaşır. Dağ köyüne
varan Mahir’i köy halkı tehlikeli biri olarak görüp silahlarla karşılar ama
Mahir, köyün yeni öğretmeni olduğunu söyleyince silahlar iner. Köy halkı, köye
öğretmen geldiğine ilk başlarda inanamazlar. Şaşırma sırası Mahir’dedir. Çünkü bir
okul binası olmayan bir köye öğretmen olarak atandığını öğrenir. Öğretmen, İl
Eğitim Müdürlüğü’ne gidip bu köyde okul binası olmadığını söyleyip yardım
isteyeceğini açıklar. Bu sırada köyde yaşı en büyük gencin evlendirilmesi için bir
toplantı yapılır. Aslında köyün yaşı en büyük genç bekar erkeği engelli bir
genç olan Aziz’dir. Fakat köy halkı bu görücü usulü organizasyonda Aziz’i
atlar. Aziz’in bu duruma morali bozulur. Köyün ileri gelenleri Aziz’in kardeşi
Celal’e eş bulmak için çalışmalara başlamıştır. Öğretmen ve muhtar, İl Eğitim
Müdürlüğü’ne giderken atlı eşkıyalarla karşılaşırlar. Öğretmen bu eşkıyalarla tanışır.
Onların anlatıldığı gibi şiddet yanlısı insanlar olmadığını, zararsız insanlar
olduğunu zamanla anlayacaktır. İl Eğitim Müdür’ü ülkedeki karışık durumlar
nedeniyle onlara okul binası yapımı konusunda yardımcı olamayacağını söyler. Müdür,
öğretmene köyde okul bulunmadığını bir dilekçeye yazıp memleketine geri dönmesini
tavsiye eder. Öğretmen bu tavsiyeye başta sıcak bakar. Ancak köylülerin bu
durum karşısında hayal kırıklığı yaşayacağını ve köy çocuklarının öğretmenlerini
görünce gözlerinde oluşan ışığın kaybolacağını bilmektedir. Öğretmen düşünür ve
zor bir karar alarak köyde kalacağını muhtara açıklar. Buradan görüldüğü gibi
aslında öğretmenlik bir vicdan işidir. Kalmaya karar veren öğretmenin tek bir
şartı vardır. Öğretmen, kalması için köydeki kız çocuklarının da okula
gönderileceğinin garantisinin verilmesini ister. Öğretmen eşini arayıp
eşkıyalar tarafından kaçırıldığı yalanını söyler. Eşkıyaların 2 bin lira fidye
istediğini ve paranın hemen gönderilmesi gerektiğini açıklar. Bu gelen para ile
okulun inşaat malzemelerinin masraflarını karşılanacaktır. Okul binasının yapımı
için inşaat malzemeleri gelmiştir. Binanın yapımına dağdan gelen eşkıyaların da
yardım edeceğini öğrenen öğretmen eşkıyalarla birlikte çalıştığının
duyulmasından ve bu yüzden başının belaya girmesinden korkmaktadır. Okulun
yapımı tamamlanır ve açılış töreninin ardından öğrenciler sınıfa girer. Engelli
genç Aziz’in sınıfı ilgiyle izlediği görülür. Öğretmen, okul bahçesinde
öğrencilerin Aziz’e vurduğunu görür ve öğrencileri farklılıklara saygı
duymaları konusunda uyarır. Öğretmen, Aziz’i de sınıfına alarak diğer
öğrencilerle birlikte ona da eğitim vermeye başlar. Böylece hem diğer
öğrencilerle Aziz’i kaynaştırır hem de Aziz’e basit seviyede eğitim vermeye
başlar. Öğretmen, okul çıkışları Aziz ile özel olarak ilgilenir ve ona ders
çalıştırır.
Muhtar,
öğretmene kışın gelmesiyle yolların 8 ay süreyle kapanacağını, diğer yerlerle
iletişimin kesileceğini, ailesine mektup yazacaksa elini çabuk tutmasını
söyler. Aziz, öğretmenin de yardımıyla okuma yazma öğrenmeye başlar ve
kendisine yeni bir yaşam amacı bulur. Öğretmen, Aziz’i evine alarak onu
çalıştırır. Artık Aziz’in okulun zilini çalıp öğrencileri sınıfa toplama gibi
görev ve sorumlulukları vardır. Aziz artık basit cümleler kurmaya başlamıştır
ve gösterdiği gelişim takdire şayandır. Köy erkeklerine eş seçmeye giden köy
kadınları ve gerdek gecesi adetleri bize köydeki kadının yerini göstermektedir.
Köy kadınları bile kendi hemcinslerini birer meta olarak görmektedir. Gerdek
gecesi erkeğin kadına gözdağı vermek ve otoritesini göstermek için güvercin
kafası koparma gibi çağ dışı adetler bile vardır. Bu sahneler köydeki
insanların eğitim seviyelerini ve sosyokültürel durumlarını göstermektedir.
Muhtar,
İsa adlı karakteri tabancayla vuracak olan kişiyi durdurur ve İsa’nın canını
kurtarır. Buna karşılık olarak İsa, muhtara olan can borcunu ödemek için
muhtarın oğluna kızını vermeyi teklif eder. Muhtar oğlunun sakat olduğunu
belirterek bu teklife olumlu yaklaşmasa da aldığı ısrarlar sonucunda kabul
eder. Muhtar, oğlu Aziz’e ona kız bulduklarını söyler ve evlenmek isteyip
istemediğini sorar. Aziz büyük bir mutlulukla evlenmek istediğini belirtir. Aziz’in
karısı, düğün gecesi ilk defa Aziz’i görüp onun engelli olduğunu anlayınca moral
olarak çöker. Aziz gerdek âdetine karşı çıkarak güvercinin kafasını koparmak
yerine onu serbest bırakır. Buradan da anlaşılacağı gibi Aziz’in engelli olması
onu diğerlerinden daha kötü bir insan yapmamaktadır aksine çoğu köylüden daha
iyi kalpli bir adamdır. Aziz’in karısı engelli bir bireyle evli olduğu için
toplum tarafından gördüğü sosyal baskıya, alaylı laflara ve strese dayanamaz. Bunu
öğrenen Aziz eşinin üzülmesine sebep olduğu için intihar etmek istese de
öğretmen onu intihardan vazgeçirir. Öğretmen, Aziz’e sorununu yazmasını
böylelikle sorunu çözebileceklerini söyler. Bunun için de Aziz’in okuma yazma
öğrenmesi gerekmektedir. Böylece öğretmen ve Aziz okuma yazma çalışmalarını daha
da artırır. Aziz, karne günü okula gitmeyince köylüler onu arar. Aziz’in bir
mektup bırakıp eşiyle birlikte kaçtığı anlaşılır. Aziz, mektubunda kendisi
engelli olduğu için eşine yapılan sosyal baskılar yüzünden köyden ayrıldığını
belirtir. Öğretmen köydeki görevini tamamlar ve ayrılırken bir veda konuşması
yapar. Aradan 7 yıl geçer, öğretmen bu dağ köyüne geri döner. Öğretmen yanında
Aziz’i, onun eşini ve çocuklarını da getirir. Aziz’i gelişim göstermiş şekilde
gören köylüler şaşırır. Aziz’in giyim kuşamı, konuşması ve yürüyüşü
değişmiştir. Babası, Aziz’e tedavi olup olmadığını sorduğunda aldığı yanıt “Hayır,
ben karıma aşık oldum.” şeklindedir. Bu noktada film, gerçek bir hikâyeden
uyarlandığını bir kez daha belirtir. Filmdeki Aziz karakterine ilham veren
kişi, eşi, üç çocuğu ve torunuyla İstanbul’da mutlu bir yaşam sürmektedir. Film
bu ailenin bir fotoğrafıyla son bulur.
FİLMİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Yetiştirilecek
öğretmenlerin farklı ve engelli bireylerle nasıl iletişim kurup onları nasıl
kazanacaklarını öğrenmesi gereklidir. Ayrıca öğretmen adayları ile eğitim
yöneticisi adaylarına, engelli bireyleri bulundukları ortamdan soyutlamak
yerine; çağdaş ve bu bireylerin ilgisini çekecek eğitim yolları öğretilmelidir.
Mahir, öğrencilerine sadece hümanist şekilde davranmamıştır ayni zamanda onlara
ilgilerini ve enerjilerini çekebilecek, yeni bir hayat sunacak uğraşlar
vermiştir. Mahir Öğretmen, Aziz’in okuma ilgisini keşfedip onu bu alana
yönlendirmiş ve ona her türlü desteği sağlamıştır. Tüm öğretmenlerin de
öğrencileri ilgi alanlarına göre ve yaşam kalitelerini artıracak etkinliklere
yönlendirmesi önemlidir. Öğretmenler bu yönden de eğitilmeli ve teşvik
edilmelidir. Filmde tek eleştireceğim nokta ise Türkiye’nin doğusundaki öğrencilerin
çektiği dil sorununa çok değinilmemesidir. Öğretmenler imkânsızlıkları bahane
etmeden gerekirse farklı çözümler bularak eğitim yapabilmelidir. Öğretmenlere bu
zorlu görevlerinde işe yarayacak teknik bilgi yanında psikolojik destek ve motivasyon
da verilebilir.
FİLM İLE İLGİLİ NOTLAR:
Filmdeki
Aziz karakterine ilham olan kişi, bu filmin ön gösterimine davet edilmiştir. Ön
gösterimde bu kişi, kendisini oynayan Mert Turak’a sarılarak ağlarken “Çok
güzel oynamışsın. Mahsun (yönetmen) ve ekibine de çok teşekkür ederim. Benim
yaşadıklarım bu ülkenin engellileri için umarım umut olur. Sevgi ve aşkın
iyileştiremeyeceği hiç bir hastalık yoktur. Yeter ki insanlar inansınlar. Lütfen
bu ülkede engellileri engel olarak görmeyelim. Ben hayatımı her şeyimi eşime
borçluyum. Allah ondan razı olsun” diye konuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder