Gerçek olgunluk testi, kişinin kaç yaşında olduğuna değil, şehrin orta
yerinde külotuyla uyanmaya verdiği tepkiye bakar. Kiranız artmayacaksa eğer,
geçen yılların ne önemi var? Unutulmaması gereken, hayatın her evresinin
kendine özgü güzellikleri olduğudur, oysa öldüğünüz zaman elektrik düğmesini
bulmak zordur. Ölümle ilgili ana sorun, aklıma gelmişken söyleyeyim, ölümden
sonra bir hayat olmayabileceği korkusuna kapılmaktır -iç karartıcı bir düşünce
bu, bilhassa tıraş olurken endişeye kapılanlar için. Bir başka endişe de ölümden
sonra yaşam olduğu ancak kimsenin onun nerede saklandığını bulamayacağı
hakkındadır. İşin güzel tarafı ise, ölümün yatarken kolaylıkla yapılabilen
birkaç şeyden biri olmasıdır.
Düşünün o zaman: ileri yaşlarda olmak gerçekten bu kadar berbat mı? Değil
aslında, eğer dişlerinizi düzenli fırçaladıysanız. Neden yılların saldırısına
karşı bir sığınak yoktur? Ya da Indianapolis’in şehir merkezinde güzel bir
otel? Neyse artık…
Kısacası, yapılması gereken en doğru şey yaşınıza uygun tavırlar
sergilemektir. On altı ya da daha küçük bir yaştaysanız kel kalmamaya çalışın. Diğer
taraftan eğer seksenin üzerindeyseniz ve sokakta tıngır mıngır yürürken
elinizdeki kese kâğıdını sıkıca kavrayıp “Kaiser ipimi çalacak” diye
homurdanıyorsanız son derece formdasınız demektir. Unutmayın, her şey
görecelidir -ya da öyle olmalıdır. Eğer değilse, baştan başlamalıyız.
-Woody Allen / gençlik ve yaşlanma üzerine, ilk denemeler, tüysüz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder