27 Ocak 2018 Cumartesi

“Kıbrıs’ın Acı Limonları” Adlı Kitabın İncelemesi

“Kıbrıs’ın Acı Limonları” Adlı Kitabın İncelemesi

KİTABIN KÜNYESİ
Kitabın Türkçe Adı: Kıbrıs’ın Acı Limonları
Yazar: Lawrence Durrell
Özgün Adı: Bitter Lemons of Cyprus
Çevirmen: Ülker İnce
Tür: Anı
Sayfa Sayısı: 288
Yayınevi: Can Yayınları
İlk Basım: Ağustos, 2007

KİTABIN ÖZETİ
Kitap, Venedik’teki duraktan Kıbrıs’a gitmek için yola çıkan Lawrence Durell’ın o sırada yaşadıkları ile başlamaktadır. Durrell, Kıbrıs’a kendi deyimiyle “gönüllü bir sürgün” olarak bir süreliğine kalmaya gidecektir. Yazar, Kıbrıs’ta ilk olarak bir papazla tanışır ve onunla arkadaş olur. Papaz, yazara yardımcı olması ve arkadaşlık etmesi için kuzenini görevlendirir. Papazın kuzeni, yazarı Kıbrıslı Rumlar ile tanıştıracak ve bu kişiler yazarın Kıbrıs’taki ilk sosyal çevresini oluşturacaktır. Yazar, Girne’de yaşamaya karar verir ve Kıbrıs insanını saf ama neşeli kişiler olarak betimler. Şaraplar ve hoş sohbeti sayesinde onlarla kolayca samimi olduğunu belirtir.
Yazar, yarı üçkâğıtçı yarı emlak komisyoncusu diyebileceğimiz Sabri Tahir adlı bir Kıbrıslı Türk ile tanışır. Yazar, Sabri aracılığıyla, akıl oyunlarıyla ve iyi bir pazarlıkla uygun fiyata bir ev satın alır. Bu bölümde Kıbrıs adasındaki bir ağacın veya bir arsanın hakkının onlarca kişide olabileceğini ve adadaki mülkiyet sorununu öğrenmekteyiz. Yazar, böylece Bellapais’te yaşamaya başlar. Durrell, bazı köy sakinleri tarafından hoş karşılanmasa da diplomatik, nazik ve karşındaki insanı misafirperverliğe davet eden davranışları nedeniyle aradaki buzları eritebilmektedir.
Rum milliyetçiliğinin ve ENOSİS isteğinin arttığı, köylülerin sohbetinden bile anlaşılabilir bir durumdadır. Yazar, Kıbrıslı Rumların zayıf noktasını bulup onları Yunanistan’daki kişilerle kıyaslayarak onlardan fayda sağladığını itiraf etmektedir. Örneğin alacağı bir ürüne çok para isteyen Rum satıcılara, Yunanistan’da kimse bir misafirden bu kadar para istemez diyerek onları manipüle edebilmektedir. Buradan da anlaşıldığı gibi Rum halkında Yunanistan’a özenme durumu uç boyutlardadır. Yazar, adadaki son zamanlarda ortaya çıkan siyasi karışıklığı yazması için bir dergiden teklif alır. Bu yazıyı yazarken olaylar hakkında daha da çok bilgi ve fikir sahibi olur. Durrell, ileride devlet teşkilatlarına Kıbrıs sorununu anlatacak raporlar da yazacaktır. Yazar, ayrıca Lefkoşa Lisesi’nde öğretmenliğe başlar. Burada beyinleri yıkanan, ileride birer teröriste dönüşecek birçok Rum milliyetçisi öğrenciyle de tanışır. Yazara göre İngilizlerin Kıbrıs politikasındaki en büyük başarısızlığı Kıbrıslıyı ve Kıbrıslının değerler bütününü İngiliz ailesinin içine alamamaktı. Bu durum, Kıbrıslılara ihmale uğramışlık hissi vermekteydi.
Yazar, bir devlet dairesinde iş bulması nedeniyle evinden taşınır ve bu evi kardeşine bırakır. Adada ENOSİS isteğinin artmasıyla önce ayrılıkçı ve aşırı milliyetçi Rumlar, sonra ılımlılar, en son da Kıbrıslı Türkler seslerini yükseltmeye başlar. Adadaki dingin ortam azalmaya ve neşeli insanların arası artık açılmaya başlar. Artık kanlı olayların çıkması an meselesidir. Basının kışkırtması, yetkililerin ilgisizliği, İngiltere hükümetinin bekleme yanlısı tavrı, adadaki kolluk kuvvetlerinin yetersizliği gibi sorunlar da vardır. Britanya devleti, adaya pek yatırım yapma niyetinde değildi, adanın altyapıları eskiydi ve devlet kurumları hizmet veremeyecek düzeydeydi. Rumlar, kendi geleceklerine karar vermek istediklerini belirtmektedirler. Hatta Rumlar yapılması istenen oylamada belki de ENOSİS için hayır oyu bile kullanabileceklerini, önemli olanın görüşlerinin alınması olduğunu bildirmektedir. Türkler ise Rumlar tarafından yönetilmek, tüm yetkilerin onlara verilmesini duymak istememektedir. Böyle bir durum olduğu takdirde yazarın Kıbrıslı Türk arkadaşı Sabri, savaşacaklarını ifade etmektedir. İngilizler ise temkinliydiler ve olayların kontrol edilebilecek nitelikte olduğu düşüncesindeydiler. Oysa EOKA üyesi Rumlar, planlı ve organize şekilde 1 Nisan’da bombalı eylemlerine başlamıştılar. Bu saldırılardan çok daha önce EOKA üyelerinin Rum öğrencilere EOKA yemini yaptırdığı anlaşılır. Yazar, EOKA üyelerinin tutulduğu hapishaneye gittiğinde bu kişilerin sadece kötü ruhlu kişilerden oluşmadığını, bazı kırgın ve idealist gençlerin de bu örgütte yer aldığını anladığını belirtmektedir. Bir “yabancı” olan yazara, saldırı olaylarından sonra köy halkının duyduğu sempati, arkadaşlık, samimiyet, sevgi gibi duygular azalsa da bu duygular hiçbir zaman bitmemiştir ve bu duygular yerini hiçbir zaman düşmanlığa bırakmamıştır.
İnsanlar, artan terör olayları nedeniyle tanımadıkları birini görünce ya da farklı bir ses duyunca hemen silahlara sarılmaya başlamıştır. Ada insanının ruh halinde meydana gelen değişim çok keskindir. Eski umursamaz, samimi ada insanı yerini korkan, her şeyden tedirgin olabilen insana bırakmıştır. Yazar, bu gelişmelerden dolayı çok üzüldüğünü, adanın eski günlerini çok özlediğini belirtmektedir. Artık adada kalma isteğinin azaldığını hissetmektedir. Durrell, Kıbrıs’tan ayrılmaya karar verir. Yazar, grevler, eylemler, bombalamalar, idamlar arasında adadaki son günlerini arkadaşlarına, komşularına ve bir daha hiç göremeyeceği köy halkına veda etmeye ayırmıştır. Kıbrıs’tan gidiş için gerekli evrakları almaya giderken yolda gördüğü köylülerin çoğu ona eskisi kadar samimi bir şekilde selam vermemektedir. Yazar, böylece adadan gitme vaktinin geldiğinden emin olarak adadan ayrılmak üzere yola çıkar ve kitap burada biter.

KİTABIN YORUMU
Durrell, Kıbrıslıları özünde yalın, eğlenceli, dobra, dürüst ama biraz saf insanlar olarak tasvir eder. Yazarın kitabın bazı yerlerinde Kıbrıs insanını tembel, inatçı, meraksız olarak nitelendirdiği, anlatımında sürekli kalıp yargılar (stereotipler) ve sıkça genellemeler kullandığı görülebilir.
Durrell, Kıbrıs sorunun nasıl alevlendiğini gözlemleriyle son derece doğal bir şekilde anlatmaktadır. Ancak yazarın adada yaşadığı süre boyunca sosyal çevresinin Kıbrıslı Rumlardan ve İngilizlerden oluştuğunu, bu yüzden daha çok gözlemlerinin bu kişilere dayalı olduğunu da ekleyebiliriz. Yazar, kültürel olarak Rumlara daha yakındır ve Rum burjuva kesimi ile daha çok ortak yön bulmaktadır. Türklerin ise daha çok tarım ve hayvancılıkla uğraşmalarından dolayı yazarın Kıbrıslı Türkler ile olan anıları sınırlıdır. Kitapta, Türk mahallesine gittiğinde bile yazarın sohbet ettiği kişilerin Rumlar olduğu görülmektedir. Buna rağmen bu kitap, o dönem Kıbrıs’ını tanımak, gözlerde canlandırmak, Kıbrıs insanın yaşadıklarını anlamak için mutlaka okunmalıdır. Kitap ayrıca Kıbrıs kültürünü, folklorunu, doğasını edebi bir dille anlatması; mani, şiir ve anekdotlara yer vermesi açısından da başarılı sayılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Asfalt

Bilmem kaç sene oldu  Zaman geldi geçti  Beraber çokça geçtiğimiz o toprak yola  Asfalt bile döküldü  Kim bilir bu yeni yolda kaç kuş öldü ...