KİTABIN
KÜNYESİ
Kitabın
Türkçe Adı: Kıbrıs’ın
Acı Limonları
Yazar: Lawrence Durrell
Özgün
Adı: Bitter
Lemons of Cyprus
Çevirmen:
Ülker İnce
Tür:
Anı
Sayfa
Sayısı: 288
Yayınevi: Can Yayınları
İlk
Basım: Ağustos,
2007
KİTABIN
ÖZETİ
Kitap,
Venedik’teki duraktan Kıbrıs’a gitmek için yola çıkan Lawrence Durell’ın o
sırada yaşadıkları ile başlamaktadır. Durrell, Kıbrıs’a kendi deyimiyle “gönüllü
bir sürgün” olarak bir süreliğine kalmaya gidecektir. Yazar, Kıbrıs’ta ilk
olarak bir papazla tanışır ve onunla arkadaş olur. Papaz, yazara yardımcı
olması ve arkadaşlık etmesi için kuzenini görevlendirir. Papazın kuzeni, yazarı
Kıbrıslı Rumlar ile tanıştıracak ve bu kişiler yazarın Kıbrıs’taki ilk sosyal
çevresini oluşturacaktır. Yazar, Girne’de yaşamaya karar verir ve Kıbrıs insanını
saf ama neşeli kişiler olarak betimler. Şaraplar ve hoş sohbeti sayesinde
onlarla kolayca samimi olduğunu belirtir.
Yazar,
yarı üçkâğıtçı yarı emlak komisyoncusu diyebileceğimiz Sabri Tahir adlı bir
Kıbrıslı Türk ile tanışır. Yazar, Sabri aracılığıyla, akıl oyunlarıyla ve iyi bir
pazarlıkla uygun fiyata bir ev satın alır. Bu bölümde Kıbrıs adasındaki bir
ağacın veya bir arsanın hakkının onlarca kişide olabileceğini ve adadaki
mülkiyet sorununu öğrenmekteyiz. Yazar, böylece Bellapais’te yaşamaya başlar. Durrell,
bazı köy sakinleri tarafından hoş karşılanmasa da diplomatik, nazik ve
karşındaki insanı misafirperverliğe davet eden davranışları nedeniyle aradaki
buzları eritebilmektedir.
Rum
milliyetçiliğinin ve ENOSİS isteğinin arttığı, köylülerin sohbetinden bile anlaşılabilir
bir durumdadır. Yazar, Kıbrıslı Rumların zayıf noktasını bulup onları
Yunanistan’daki kişilerle kıyaslayarak onlardan fayda sağladığını itiraf
etmektedir. Örneğin alacağı bir ürüne çok para isteyen Rum satıcılara,
Yunanistan’da kimse bir misafirden bu kadar para istemez diyerek onları
manipüle edebilmektedir. Buradan da anlaşıldığı gibi Rum halkında Yunanistan’a
özenme durumu uç boyutlardadır. Yazar, adadaki son zamanlarda ortaya çıkan siyasi
karışıklığı yazması için bir dergiden teklif alır. Bu yazıyı yazarken olaylar
hakkında daha da çok bilgi ve fikir sahibi olur. Durrell, ileride devlet
teşkilatlarına Kıbrıs sorununu anlatacak raporlar da yazacaktır. Yazar, ayrıca
Lefkoşa Lisesi’nde öğretmenliğe başlar. Burada beyinleri yıkanan, ileride birer
teröriste dönüşecek birçok Rum milliyetçisi öğrenciyle de tanışır. Yazara göre
İngilizlerin Kıbrıs politikasındaki en büyük başarısızlığı Kıbrıslıyı ve
Kıbrıslının değerler bütününü İngiliz ailesinin içine alamamaktı. Bu durum,
Kıbrıslılara ihmale uğramışlık hissi vermekteydi.
Yazar,
bir devlet dairesinde iş bulması nedeniyle evinden taşınır ve bu evi kardeşine
bırakır. Adada ENOSİS isteğinin artmasıyla önce ayrılıkçı ve aşırı milliyetçi
Rumlar, sonra ılımlılar, en son da Kıbrıslı Türkler seslerini yükseltmeye
başlar. Adadaki dingin ortam azalmaya ve neşeli insanların arası artık açılmaya
başlar. Artık kanlı olayların çıkması an meselesidir. Basının kışkırtması,
yetkililerin ilgisizliği, İngiltere hükümetinin bekleme yanlısı tavrı, adadaki
kolluk kuvvetlerinin yetersizliği gibi sorunlar da vardır. Britanya devleti,
adaya pek yatırım yapma niyetinde değildi, adanın altyapıları eskiydi ve devlet
kurumları hizmet veremeyecek düzeydeydi. Rumlar,
kendi geleceklerine karar vermek istediklerini belirtmektedirler. Hatta Rumlar
yapılması istenen oylamada belki de ENOSİS için hayır oyu bile
kullanabileceklerini, önemli olanın görüşlerinin alınması olduğunu bildirmektedir.
Türkler ise Rumlar tarafından yönetilmek, tüm yetkilerin onlara verilmesini
duymak istememektedir. Böyle bir durum olduğu takdirde yazarın Kıbrıslı Türk
arkadaşı Sabri, savaşacaklarını ifade etmektedir. İngilizler ise temkinliydiler
ve olayların kontrol edilebilecek nitelikte olduğu düşüncesindeydiler. Oysa EOKA
üyesi Rumlar, planlı ve organize şekilde 1 Nisan’da bombalı eylemlerine
başlamıştılar. Bu saldırılardan çok daha önce EOKA üyelerinin Rum öğrencilere EOKA
yemini yaptırdığı anlaşılır. Yazar, EOKA üyelerinin tutulduğu hapishaneye
gittiğinde bu kişilerin sadece kötü ruhlu kişilerden oluşmadığını, bazı kırgın
ve idealist gençlerin de bu örgütte yer aldığını anladığını belirtmektedir. Bir
“yabancı” olan yazara, saldırı olaylarından sonra köy halkının duyduğu sempati,
arkadaşlık, samimiyet, sevgi gibi duygular azalsa da bu duygular hiçbir zaman
bitmemiştir ve bu duygular yerini hiçbir zaman düşmanlığa bırakmamıştır.
İnsanlar,
artan terör olayları nedeniyle tanımadıkları birini görünce ya da farklı bir
ses duyunca hemen silahlara sarılmaya başlamıştır. Ada insanının ruh halinde
meydana gelen değişim çok keskindir. Eski umursamaz, samimi ada insanı yerini
korkan, her şeyden tedirgin olabilen insana bırakmıştır. Yazar, bu gelişmelerden
dolayı çok üzüldüğünü, adanın eski günlerini çok özlediğini belirtmektedir.
Artık adada kalma isteğinin azaldığını hissetmektedir. Durrell, Kıbrıs’tan
ayrılmaya karar verir. Yazar, grevler, eylemler, bombalamalar, idamlar arasında
adadaki son günlerini arkadaşlarına, komşularına ve bir daha hiç göremeyeceği
köy halkına veda etmeye ayırmıştır. Kıbrıs’tan gidiş için gerekli evrakları
almaya giderken yolda gördüğü köylülerin çoğu ona eskisi kadar samimi bir
şekilde selam vermemektedir. Yazar, böylece adadan gitme vaktinin geldiğinden
emin olarak adadan ayrılmak üzere yola çıkar ve kitap burada biter.
KİTABIN
YORUMU
Durrell,
Kıbrıslıları özünde yalın, eğlenceli, dobra, dürüst ama biraz saf insanlar
olarak tasvir eder. Yazarın kitabın bazı yerlerinde Kıbrıs insanını tembel, inatçı,
meraksız olarak nitelendirdiği, anlatımında sürekli kalıp yargılar
(stereotipler) ve sıkça genellemeler kullandığı görülebilir.
Durrell,
Kıbrıs sorunun nasıl alevlendiğini gözlemleriyle son derece doğal bir şekilde
anlatmaktadır. Ancak yazarın adada yaşadığı süre boyunca sosyal çevresinin
Kıbrıslı Rumlardan ve İngilizlerden oluştuğunu, bu yüzden daha çok gözlemlerinin
bu kişilere dayalı olduğunu da ekleyebiliriz. Yazar, kültürel olarak Rumlara
daha yakındır ve Rum burjuva kesimi ile daha çok ortak yön bulmaktadır. Türklerin
ise daha çok tarım ve hayvancılıkla uğraşmalarından dolayı yazarın Kıbrıslı
Türkler ile olan anıları sınırlıdır. Kitapta, Türk mahallesine gittiğinde bile
yazarın sohbet ettiği kişilerin Rumlar olduğu görülmektedir. Buna rağmen bu
kitap, o dönem Kıbrıs’ını tanımak, gözlerde canlandırmak, Kıbrıs insanın
yaşadıklarını anlamak için mutlaka okunmalıdır. Kitap ayrıca Kıbrıs kültürünü, folklorunu,
doğasını edebi bir dille anlatması; mani, şiir ve anekdotlara yer vermesi
açısından da başarılı sayılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder